Kayıtlar

Su Kasîdesi [Fuzûlî]

Takdim: Eski edebiyatımız Hz. Peygamber için yazılmış binlerce beyit ve müstakil eserle süslüdür. Bu edebiyatın önemli bir kısmında güzel deyince, dilber deyince, sevgili deyince neredeyse hep ilk akla gelen odur. Asr-i Saadet'te Hassan bin Sabit ve Ka'b ibni Züheyr'in kasidelerinden başlamak üzere Arap, İran ve Türk edebiyatlarında onun için nazmedilen bütün eserlerde ona duyulan özlem ve aşk dile getirilmiştir. Türk edebiyatındaki naatler arasında onu "suyun hararetle aradığı, kapısına ulaşmaya çalıştığı sevgili" olarak tasvir eden bir tanesi vardır ki asırlar boyunca zevkle okunmuş ve hâlâ da okunmaktadır. Kasidelerin 'nesîb' yahut 'teşbîb' denen başlangıç bölümlerinde, şairlerin gerek şiir sanatındaki kudretlerini göstermek, gerekse methedecekleri şahsın övgüsüne güçlü ve etkili bir üslûpla başlamaya zemin hazırlamak üzere bir tabiat yahut güzel tasviri ile başlamaları edebî bir gelenektir. Ancak bizim edebiyatımızda pek çok örneği görüldüğü üz...

Çîn-i zülfün miske benzettim hatâsın bilmedim [Ahmed Paşa]

Âşıka ta'n etmek olmaz mübtelâdur neylesin [Nef'î]

Kûyundan o şûhun dil-i rüsvâ ile geçdik [Nâilî]

Âkıbet gönlüm esîr etdin o gîsûlarla sen [Nedîm]

Mest-i nâzım kim büyüttü böyle bîperva seni [Nedîm]

Öyle ser-mestem ki idrâk etmezem dünyâ nedür [Fuzûlî]

Ah eyledüğüm serv-i hırâmanun içündür [Fuzûlî]

Merdüm-i dîdeme bilmem ne füsûn etti felek [Yavuz Selim]

Râyete meylederiz kâmet-i dilcû yerine [Gazâyî]

Hikâyet-i gam-ı hicrân-ı yârı mı diyelüm [Ahmed Paşa]

Yine bu cevr ü cefâlar bize cânâ neyiki [Ahmed Paşa]

Ey fitnesi çok kavli yalan yandum elünden [Ahmed Paşa]

Gül yüzünde göreli zülf-i semen-sây gönül [Ahmed Paşa]

Ârzû-yı vuslatın her dem dil-i pâkimdedir [Şeyh Gâlib]

Fâriğ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni [Şeyh Gâlib]

Bir devlet içün çarha temennâdan usandık [Nâbî]

Gözlerin fitnede ebrun ile enbâz mı ki [Yavuz Selim]

Dâr-ı dünya deli gönlüm gibi virân olsa [Taşlıcalı Yahya]

Sâkıya mey sun ki bir gün lâlezâr elden gider [Avnî]

Dağıttın hâb-ı nâz-ı yâri ey feryâd neylersin [Şeyhülislam Bahâyî]

Gittin ammâ ki kodun hasret ile cânı bile [Neşâtî]

Haddeden geçmiş nezâket yâl ü bâl olmuş sana [Nedîm]

Nûş etmediğim dehrde peymâne mi kaldı [Kâni', Urfalı]

Yine zevrak-ı derûnum kırılıp kenâre düştü [Şeyh Gâlib]

Nedir ey şûh bu bî-hûde gazab n'oldu sana [Nâbî]

Gül-sitân-ı dehre geldik reng yok bû kalmamış [Nâbî]

Aşka kâbil dil mi yok şehr içre yâ dil-ber mi yok [Şeyhülislam Yahya]

Çıkalı göklere âhım şereri döne döne [Necâtî]

Lâle-hadler yine gülşende neler etmediler [Necâtî]