Kânûnî Mersiyesi: Ey pây-bend-i dâm-geh-i kayd-ı nâm u neng [Bâkî]



I

1. Ey pây-bend-i dâm-geh-i kayd-ı nâm u neng
Tâ key hevâ-yı meşgale-i dehr-i bî-direng

2. Añ ol güni ki âhır olup nev-bahâr-ı ömr
Berg-i hazâne dönse gerek rûy-ı lâle-reng

3. Âhır mekânuñ olsa gerek cür‘a gibi hâk
Devrân elinden irse gerek câm-ı ‘ayşa seng

4. İnsân odur ki âyine-veş kalbi sâf ola
Sînende n’eyler âdem isen kîne-i peleng

5. İbret gözinde niceye dek gaflet uyhusı
Yetmez mi saña vâkı‘a-i Şâh-ı şîr-ceng

6. Ol şeh-süvâr-ı mülk-i sa‘âdet ki rahşına
Cevlân deminde arsa-i ‘âlem gelürdi teng

7. Baş egdi âb-ı tîgına küffâr-ı Üngürüs
Şemşîri gevherini pesend eyledi Freng

8. Yüz yire kodı lutf ile gül-berg-i ter gibi
Sandûka saldı hâzin-i devrân güher gibi




II

1. Hakka ki zîb ü zînet-i ikbâl ü câh idi
Şâh-ı Sikender-efser ü Dârâ-sipâh idi

2. Gerdûn ayağı tozına eylerdi ser-fürû
Dünyâya hâk-i bâr-gehi secde-gâh idi

3. Kem-ter gedâyı az ‘atâsı kılurdı bây
Bir lutfı çok mürüvveti çok pâdişâh idi

4. Hâk-i cenâb-ı hazreti der-gâh-ı devleti
Fazl u belâgat ehline ümmîd-gâh idi

5. Hükm-i kazâya virdi rızâyı egerçi kim
Şâh-ı kazâ-tevân u kader-dest-gâh idi

6. Gerdûn-ı dûna zâr u zebûn oldı sanmanuz
Maksûdı terk-i câh ile kurb-ı İlâh idi

7. Cân u cihânı gözlerimüz görmese n’ola
Rûşen cemâli âleme hurşîd ü mâh idi

8. Hûrşîde baksa gözleri halkuñ tola gelür
Zîrâ görince hâtıra ol meh-likâ gelür


Nesre Çeviri ve Günümüz Türkçesi

I

1. Ey pây-bend-i dâm-geh-i kayd-ı nâm u neng. Tâ key hevâ-yı meşgale-i dehr-i bî-direng.
Ey ün yapma ve ayıplanma tasasının tuzağına ayağını kaptıran! Sebatsız dünyanın meşgalesi hevesi daha ne zamana dek sürecek?

2. Ol güni añ ki nev-bahâr-ı ömr âhir olup rûy-ı lâle-reng berg-i hazâne dönse gerek.
Ömrün baharının sona ererek lâle renkli yüzün sonbahar yaprağına döndüğü günü bir düşün.

3. Âhir mekânuñ cür‘a gibi hâk olsa gerek. Câm-ı ‘ayşa devrân elinden seng irse gerek.
Sonunda yerin cür'a gibi toprak olsa gerek. İşret kadehine feleğin elinden bir taş gelse gerek.

4. İnsân odur ki kalbi âyine-veş sâf ola.  Âdem isen sînende kîne-i peleng n’eyler?
İnsan olanın kalbi ayma gibi saf olur. Eğer adam isen gönlünde kaplan kını ne arıyor?

5. İbret gözinde gaflet uyhusı niceye dek.Saña vâkı‘a-i Şâh-ı şîr-ceng yetmez mi?
İbret gözünde gaflet uykusu ne zamana kadar [sürecek]? Sana arslan gibi ceng eden padişahın hadisesi yetmez mi?

6. Ol şeh-süvâr-ı mülk-i sa‘âdet ki cevlân deminde rahşına arsa-i ‘âlem teng gelürdi.
O bahtiyarlık ülkesinin [öyle] usta bir at binicisi idi ki koşturma sırasında atına cihan arsası dar gelirdi.

7. Âb-ı tîgına küffâr-ı Üngürüs baş egdi. Şemşîri gevherini Freng pesend eyledi.
Macar kâfirleri onun kılıcının keskinliğine baş eğdi. Frenkler kılıcının cevherini takdir ettiler.

8. gül-berg-i ter gibi lutf ile yüz yire kodı. Hâzin-i devrân güher gibi sandûka saldı.
Yüzünü taze bir gül yaprağı gibi lütfederek yere koydu. Felek hazinedarı onu bir mücevher gibi sandığa bıraktı.

II

1. Hakka ki zîb ü zînet-i ikbâl ü câh idi. Şâh-ı Sikender-efser ü Dârâ-sipâh idi.
Gerçekten saadet ve makamın süsü ve bezeği idi. İskender taçlı ve Dara askerli bir padişah idi.

2. Gerdûn ayağı ser-fürû tozına eylerdi. Hâk-i bâr-gehi dünyâya secde-gâh idi.
Felek onun ayağının tozuna baş eğerdi. Onun otağının toprağı dünya halkına secde yeri idi.

3. Az ‘atâsı kem-ter gedâyı bây kılurdı. Lutfı çok mürüvveti çok bir pâdişâh idi.
Az bir bağışı en fakir bir dilenciyi zengin ederdi. İyiliği çok, mürüvveti çok bir padişah idi.

4. Hâk-i cenâb-ı hazreti der-gâh-ı devleti fazl u belâgat ehline ümmîd-gâh idi.
Yüce zatının bulunduğu yerin toprağı [ve] devletinin kapısı fazilet ve belâgat ehline ümit kapısı idi.

5. Egerçi kim şâh-ı kazâ-tevân u kader-dest-gâh idi hükm-i kazâya rızâyı virdi.
Her ne kadar kaza kudretli ve kader [âdeta] elinin altında bulunan bir padişah idiyse de kazanın hükmüne rıza gösterdi.

6. Gerdûn-ı dûna zâr u zebûn oldı sanmanuz. Maksûdı terk-i câh ile kurb-ı İlâh idi.
[O padişahı] aşağılık feleğe zayıf ve âciz düştü sanmayınız. Onun amacı makamını terk ederek Allah'a yaklaşmaktı.

7. Gözlerimüz cân u cihânı görmese n’ola. Rûşen cemâli âleme hurşîd ü mâh idi.
Gözlerimiz can ve cihanı görmese buna şaşılmaz. Onun aydınlık yüzü dünyaya güneş ve ay idi.

8. Hûrşîde baksa halkuñ gözleri tola gelür. Zîrâ görince hâtıra ol meh-likâ gelür.
Güneşe bakınca insanların gözleri [yaşla] dolmaktadır. Çünkü [güneşi] görünce hatıra o ay yüzlü [padişah] gelir.

(Günümüz Türkçesi: A. Atilla Şentürk; Nesre çeviri: Müddeî) 

Yorumlar