Terkîb-bend: Sanman bizi kim şîre-i engûr ile mestüz [Bağdadlı Rûhî]



I

1. Sanman bizi kim şîre-i engûr ile mestüz
Biz ehl-i harâbâtdanuz mest-i elestüz

2. Ter-dâmen olanlar bizi âlûde sanur lîk
Biz mâ‘il-i bûs-ı leb-i câm u kef-i destüz

3. Bu ‘âlem-i fânîde ne mîr ü ne gedâyuz
A‘lâlara a‘lâlanıruz pest ile pestüz

4. Sadrın gözedüp n’eyleyelüm bezm-i cihânun
Pây-ı hum-ı meydür yerimüz bâde-perestüz

5. Erbâb-ı garaz bizden ırag olduğı yegdür
Düşmez yire zîrâ okımuz sâhib-i şastuz

6. Mâ‘il degülüz kimsenün âzârına ammâ
Hâtır-şiken-i zâhid-i peymâne-şikestüz

7. Hem kâse-i erbâb-ı dilüz ‘arbedemüz yok
Meyhânedeyüz gerçi velî ‘aşk ile mestüz

8. Biz mest-i mey-i meygede-i ‘âlem-i cânuz
Ser-halka-i cem‘iyyet-i peymâne-keşânuz 


 II

1. Sâkî getür ol bâdeyi kim dâfi‘-i gamdur
Saykal ur mir‘âta ki pür jeng-i elemdür

2. Dil-bestelerüz bizden ırağ eyleme bir dem
Ol bâdeyi kim nûr-ı dil ü dîde-i Cem’dür

3. Ey hâce fenâ ehline zinhâr ululanma
Dervîşi bu mülkün şeh-i bî-hayl ü haşemdür

4. Hâk ol ki Hudâ mertebeni eyleye ‘âlî
Tâc-ı ser-i ‘âlemdür o kim hâk-i kademdür 

5. Gel toğrılalum meygedeye rağmına anun
Kim bâr-ı riyâdan kad-i bergeştesi hamdur

6. Mey sun bize sâkî bizüz ol kavm ki dirler
Rindân-ı sabûhî-zede-i bezm-i kıdemdür

7. Bu nazm-ı Peyâmî’den işit hâle münâsib
Kim zübde-i yârân-ı suhandân-ı ‘Acemdür

8. "Mâ-rind-i sabûhî-zede-i bezm-i elestim
Pîş ezheme dürdi-keş ü bîş ezheme mestim"

Nesre Çeviri ve Günümüz Türkçesi

1. Bizi sanman kim şîre-i engûr ile mestüz. Biz ehl-i harâbâtdanuz mest-i Elestüz
Bizim üzüm şırası ile mest olduğumuzu sanmayın. Biz harabat ehlindeniz, Elest [meclisi] sarhoşuyuz

2. Ter-dâmen olanlar bizi âlûde sanur lîk biz mâil-i bûs-i leb-i câm ü kef-i destüz.
İffetsizler bizi de [kendileri gibi] bulaşık sanırlar, ama biz şarap kadehinin dudağını ve elin avuç içini öpmeye meylederiz.

3. Bu 'âlem-i fânîde ne mîr ü ne gedâyuz. A'âlara a'lâlanuruz pest ile pestüz.
Bu fani dünyada ne [zengin] bey ve ne de [fakir] dilenciyiz. Yücelik taslayanlara yücelenir, alçak gönüllülere mütevazi oluruz.

4. Bezm-i cihânun sadrın gözedüp n'eyleyelüm. Bâde-perestüz, yirümüz pây-i hum-i meydür.
Bu dünya meclisinin baş köşesini kollayıp ne yapacağız? Biz şaraba taparız, yerimiz şarap küpünün dibidir.

5. Erbâb-i garaz bizden ırag oldugı yegdür. Zîrâ okumuz yire düşmez, sâhib-i şastuz.
Garaz sahiplerinin bizden uzak olması daha iyidir. Çünkü okumuz yere düşmez, biz şast sahibi [usta okçuyuz].

6. Kimsenün âzârına mâ'il degülüz  ammâ hâtır-şiken-i zâhid-i peymâne-şikestüz.
Kimseyi azarlamaya niyetli değiliz ama, kadeh kıran [kaba] sofunun gönlünü kırarız.

7. Hem-kâse-i erbâb-i dilüz 'arbedemüz yok. Gerçi meyhânedeyüz velî 'aşk ile mestüz.
Gönül ehli ile aynı kâseyi paylaşırız, kavgamız yoktur. Meyhanedeyiz, ama aşk ile sarhoşuz.

8. Biz mest-i mey-i meygede-i 'âlem-i cânuz. Ser-halka-i cem'iyyet-i peymâne-keşânuz.
Biz gönül âlemi meyhanesinin şarabı mestiyiz. Kadeh çekenlerin [işret] halkasının başında dururuz.

II

1. Sâkî ol badeyi getür kim dâfi'-i gamdur. O mir'âte saykal ur ki pür-jeng-i elemdür.
Saki kederi defeden o şarabı getir; elem pasıyla dolmuş o aynaya [gönüle] perdah vur.

2. Dil-bestelerüz Ol bâdeyi bizden bir dem ırag eyleme kim nûr-i dil ü dîde-i Cemdür.
Biz ona gönül bağlamışız. Cem'in gözünün ve gönlünün nuru olan şarabı bir an olsun bizden uzak tutma.

3. Ey hâce fenâ ehline zinhâr ululanma. Bu mülkün dervişi şeh-i bî-hayl ü haşemdür.
Ey [zengin] efendi! Yokluğa ermişlere sakın ululanma. Bu ülkenin dervişi ordusu ve teşrifatı olmayan bir padişahtır.

4. Hâk ol ki Hudâ mertebeni 'âlî eyleye. O kim hâk-i kademdür, tâc-i ser-i 'âlemdür.
Toprak ol da Allah mertebeni yükseltsin. Ayak toprağı olan kimse dünyanın başının tacıdır.

5. a. Gel, anun ragmına kim bâr-i riyâdan kad-i bergeştesi hamdur, meygedeye dogrulalum.
b. Meygedeye gel, anun ragmına kim bâr-i riyâdan kad-i bergeştesi hamdur, dogrulalum.
Gel, riya yükünden boyu kıvrılıp bükülen [sofuya] rağmen meyhaneye yönelelim.

6. Sâkî bize mey sun ol kavm bizüz ki rindân-i sabûhî-zede-i bezm-i kıdemdür dirler.
Saki bize mey sun; biz "kıdem meclisinin şarabının çarptığı rintler" denen kimseleriz.

7. Hâle münâsib Bu nazmı Peyâmîden işit kim zübde-i yârân-i sühendân-i 'Acemdür:
Söz ustası İranlı dostların seçkini Peyâmî'den, bu duruma uyan şu şiiri dinle:

8. Mâ rind-i sabûhî-zede-i bezm-i elestîm. Pîş ez-heme dürdî-keş ü bîş ez-heme mestîm
"Biz Elest meclisinin şarabının çarptığı rintleriz. Şarap tortusunu herkesten önce içtik, herkesten çok sarhoş olduk."

(Günümüz Türkçesi: A. Atilla Şentürk. Nesre Çeviri: Müddeî)

Yorumlar