"Ârif-i lâubâlî-meşreb, feylesof-ı lâ-kaydî-reviş, sûreti sâde, mu'tâdı bâde ve fakat bâtını nûr-ı irfân ile pîrâste olan hakîm." [
Kâmûs-ı Osmânî]
"Ekser tâife-i mübâhiyyede hakkında isti'mâl ederler. Amma eş'ârda bâde-nûşlardan kitabet ederler" [Sûdî, Gülistân Şerhi]
"Acem ekser umûr-ı menhiyede isti'mâl ederler. Alel-husûs ki bâde-nûşlukda." [Sûdî, Hâfız Şerhi, I, 52]
"Bî-kayd ve lâubâlî ve muhyil(1) ve zîrek ve münkir mânâsınadır. Türkî'de yosma derler(2). Zâhiri melâm, bâtını selîm kimesneye ıtlâk olunur ki, melâmiyye tâifesidir." [Burhân-ı Kâtı' Tercümesi] Lâmiî'ye göre korkusuz demektir.
"Rind, ayyâr, kallâş, zarif, bâde-hâr ve kârında mutasarrıf mânâlarınadır." [Tuhfe-i Vehbî Şerhi, 49a]
Bu tariflerden rindin zahirde sarhoş ve lâubâlî meşrebli, bâtını mâmur kimselere denildiğini anlıyoruz.
Âsumân nüh tûy çarkından siper der-pîş eder
Şeyh seng-endâz-ı ta'n oldukça rindân üstüne
Nedîm
Mânâ: Şeyh (kürsü şeyhi denilen vâiz) Efendi, vaazında rindlere ta'ne taşı attıkça (atıp tutduğu müddetde) asuman dokuz kat gökten ibaret bir siperi yani kalkanı (belki semâvîler duymasın diye) ileri sürer, karşı tutar.
Bu rüzgârda âzâde-ser o rinde hased
Ki farkı himmetine sâye-i hümâ düşmez
Nâilî
Mânâ: Bu âlemde başı gâilesiz olan o rinde aşk olsun ki, maişet, çalışmak endişesiyle muztarip olmadığı için başına hümânın (devlet kuşunun) gölgesi düşmez. (Düşerse de ehemmiyeti yoktur.)
Zâhidâ etme cedel basmaz ayak savma'aya
Rind-i mihnet-zedenin meskenidir meyhâne
Sermed
Rind-i aşk sundu bize bezm-i ezelde bir câm
Aşk ile beynimizi etdi ile'l-ân te'lîf
Hanyalı Şefik
Meclis-i rind-i sebük-rûha haber ver sâkî
Bâr-ı destâr ile ol sûfi-i tefelsüf gelir
Süleyman Fehîm
Efendi biz bir alay adı sanı yok rindiz
Gürûhumuzda falân bin falânımız yokdur
Emrî
Şâirlerimiz kendilerini rind olarak tanıtmak istemişler ve hayatın tezahürlerini lâ-kaydî ile karşılayanları rindlerden saymışlardır. Rindlerin uyuşamadığı, anlaşamadığı zâhiddir ki, şiirlerinde geçen sofu, vâiz, hoca gibi tâbirler hep zâhide râcidir.
"Malûm ola ki şuarânın re'yindendir sofulara ve zâhidlere envâ-ı taarruzâtla ta'rîz eylemek. Zirâ şuarânın ekseri ayyâş ve rind-i bâde-perest olur. Anlar ise bunlara dahl u taarruz eylemekde hâli değillerdir." [Sûdî, Hafız Şerhi, I, 34a]
(1) Muhyil: Borcunu başkasının zimmetine nakil ve ihâle eden.
(2) Yosma: Zarif kıyâfetli, edâlı, işveli, iki dirhem bir çekirdek. (Lehçe-i Osmânî]
Melâm: Zemmolunmuş, kınanmış.
Yorumlar
Yorum Gönder